Rum Patrikhanesi, Avrupa’nın en büyük ahşap yapısı olduğu belirtilen, “Büyükada Rum Yetimhanesi”nin tapusunu, AİHM kararı ile 29 Kasım 2010’da, Türkiye’de tüzel kişiliği olmayan bir kurumun üzerine alarak çok önemli bir edinim sağlamıştı. Tapunun intikali ile birlikte orada bir “Çevre Enstitüsü” kurmayı amaçladıklarını ifade etmeye başlamışlardı.
Bu “çevre”ye olan aşırı duyarlılığın altında başka kokular olduğunu sezinlemiştik. Dini bir kurum; fikirde çevreci olabilir ama bunun altında yatan başka faktörler de olmalıydı. Zira 1994 yılından itibaren her sene içeride ya da dışarıda adında “Çevre Sempozyumu” şeklinde bir tanımlama olan toplantılar sürekli yapıldı. Bunlardan hafızalarda kalan en önemlisi ise Yunanlı bir armatörün tahsis ettiği “Venizelos Gemisi” ile gerçekleştirilen “Karadeniz Çevre Sempozyumu” idi. O gezide “Pontus” haritaları dağıtılmış ve aşırı derecede Türkiye aleyhtarı söylemlerde bulunulmuştu.
Bu kişiler her şeyi ileride kullanmak adına yaparlar. Bu bağlamda 15 Ağustos 2010’da “Sümela Manastırı”nda gerçekleştirilen ayin de Fatih Sultan Mehmet’in Pontus Rum İmparatorluğu’nu yıktığı 15 Ağustos’a denk getirilmişti ve o gün de üzerinde Pontus haritaları olan tişörtler taşıyanlar çok sayıdaydı. Bu açıdan bakıldığında; Büyükada Yetimhanesi’nin tapu devrinin ardından dillendirilen burada bir “Çevre Enstitüsü” kurma fikri de dikkatli olmayı gerektirmektedir. Alınan bilgiler, bu enstitünün kuruluşu çerçevesinde hemen yanında bir “Otel” inşa etmek için arsa arandığı yönündedir. Çok büyük bir planın yapıldığının seslerini duymaktayız. Yetimhane tapusu emsal gösterilerek başka mülklerin de Patrikhane adına tescilinin yolu yoksa açıldı mı? Çünkü 18-20 Haziran 2012’de Heybeliada Ruhban Okulu’nda yine bir çevre sempozyumu yapılacaktır. Bu sempozyum ile ilgili davetiye de şimdiden hazırdır. “Ekümenik Patrik” Barholomeos’un himayesi ve bir Yunanlı bakan ve eşinin desteğiyle yapılacağı davetiye üzerinde yazılıdır.
Bir din adamının ya da kurumunun bu kadar Türkiye’nin “çevre”sine duyarlı olmasının sonunda umarız ki “çevremiz”den kayıp vermeyiz. Ortaköy’de bulunan ve mazbut durumda olan bir binayı da aynı şekilde tapulamak adına çok kısa bir süre içinde yine AİHM’ye müracaat yapacaklardır. Bu bina; 5 Aralık 2009’da, başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını yaptığı, “Avrupa Birliği Genel Sekreterliği İstanbul Bürosu” olarak, ABGS ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından halen ortak kullanılan binadır.
Çok sayıda mülkler için hazırlanan müracaatlar arasından özellikle bu binanın seçilmiş olması da manidardır. AİHM Yetimhane için 2008 yılında açtığı davanın dosyasını; “AFFAIRE FENER RUM PATRİKLİĞİ (PATRIARCAT ŒCUMÉNIQUE) c. TURQUIE (Requête no 14340/05) STRASBOURG 8 Juillet 2008” olarak açarak reyini baştan ihdas etmiştir. Anlaşılmaktadır ki Yetimhane; talep edilen ilk ve son mülk değildi. Burada bu mülklerin bir şekilde bir Rum vakfına yeniden tescil edilmesi o kadar önemli değildir. Fakat Patrikhane’nin mülk edinimleri ile “Vatikanlaşma” süreci de başlamıştır.
Patrikhane’nin etrafında bulunan bazı mülklerin hiçbir zaman o kadar para sahibi olması mümkün olmayan cemaat mensupları üzerine satın alınması da ileride bu mülklerin Patrikhane’ye hibe edilmesi ihtimalini ortaya çıkarmaktadır. Burada yapılmak istenen bu mülkleri cemaate kazandırmak değildir, Patrikhane’ye coğrafi alan sağlamaktır. Çok yakında da “Özel Maraşlı Rum İlköğretim Okulu”nun mülkiyetini Patrikhane adına tescil ettirme girişimleri yapacaklardır. Zaten bir Rum vakfı üzerinde olan bu mülkiyetin, Patrikhane’ye geçmesi durumunda ise Vatikan’dan biraz daha büyük bir coğrafi alan elde edilmiş olacaktır.
2012’de yapılacak bir “Çevre” sempozyumunun davetiyesinin 15 ay öncesinden hazır olması ve bir Yunanlı bakanın himayesinde yapılacak olması ise şu soruyu sordurmaktadır: “2012’de Ruhban Okulu açılmış mı olacak?” Kim ne derse desin Rum patrikhanesi; Vatikanlaşma yolunda büyük adımlar atmakta ve atmaya da devam etmektedir.