30 Kasım 2010 Salı

BÜYÜKADA RUM YETİMHANESİ’NİN TAPUSUNUN PATRİKHANE’YE DEVRİNİN ARDINDAN


Ve sonunda Rum Patrikhanesi, AİHM kararı ile 29 Kasım’da Büyükada Rum Yetimhanesi’nin tapusunu aldı. Patrikhanenin avukatı Cem Murat Sofuoğlu elinde tapu belgesi ile Yetimhanenin önünde “zafer” fotoğrafı çektirdi ve bu kare medyada yer aldı. 

Avrupa’nın en büyük ahşap yapısı olduğu belirtilen, Büyükada Yetimhanesi; Türkiye ile Patrikhane arasında olan sorunlar sıralamasında üçüncü sıradaydı ve bu “sorun” biraz da siyasi bir kararla artık Patrikhane açısından “sorun” olmaktan çıktı. Ama bu önümüzdeki günlerde adım adım esas Türkiye için büyük bir “sorun” olan ve gerçekleşmesi durumunda topraklarımız üzerinde “Ortodoks Halifeliği” kurmakla eşdeğer bir anlam ifade eden “Ekümeniklik” yolunda Patrikhanenin kazandığı bir “zafer” olarak görülmelidir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (bize göre) “yanlı” bir tutumu neticesinde, ortaya “siyasi” bir karar olarak çıkmıştır ve bu mülkün bina değerinden maada simgesel olarak Rum Patrikhanesi’ne “Tüzel Kişilik” kazandırma amacını taşıyan bir karar niteliğindedir.

AİHM’de açılan davada; tapunun Patrikhane adına tescil edilmesi talep edilmiş, Türkiye bu mülkü vermekten imtina etmemiş ama Rum Yetimhanesi Vakfı adına tapu tescili yapılması için direnmişti. Zira Rum Patrikhanesi’nin tüzel kişiliği yoktur ve tüzel kişiliği olmadan bu şekilde bir tapu sahibi olunması ile Rum Patrikhanesi tarihimizde bir ilk olarak yerini aldı. 

Keza Patrikhane’nin avukatı Sofuoğlu geçen Cuma günü bunu şöyle bir cümle ile ifade etti: “Belki kimse farkında değil ama bu müthiş bir şey. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez böyle bir şeye tanık oluyoruz.” 

Türk Hukuk sistemine ve bağlı olarak Tapu Kanunu m. 2'ye göre; tüzel kişiliği olmayan bir kurumun mülkiyet hakkı sahibi olması mümkün değildir.   Böyle bir tapu intikalini almak yönünde hak sahibi olmak için “hukuk süjesi” olma gereği vardır ve ancak gerçek kişiler ya da tüzel kişiler hukuk süjesidir ve şahıs adlarına ya da tüzel kişiliği olan bir kurum adına ancak tapu alınabilir.

Tapu Kanunu m. 2'ye göre Hükmi şahısların tapu işlerinde merkez veya şubelerinin bulundukları yerin en büyük mülkiye amirinden nizamnamelerine göre gayrimenkul tasarrufuna izinli olduklarına ve tescil işini yapacak mümessilin salahiyetine dair alınacak belgenin verilmesini mecburi kılmaktadır. Bu; çok açık olarak ancak tüzel kişilerin gayrimenkul edinebileceklerini ortaya koyan bir maddedir.

Bu mülkün devri ile maalesef “Hukuk Tarihi”mizde gerçekten bir ilk yaşandı ve tüzel kişiliği olmayan Rum Patrikhanesi adına bir tapu intikali gerçekleşti. “Bu karar ile Patrikhane tüzel kişilik kazanır mı ya da bunun yolu açılır mı?”  Bu cümleyi bu sitedeki bir önceki yazımızda vurguladık. Bu tapu ile birlikte “de facto” bir durum oluşması ve Rum Patrikhanesi’nin tüzel kişilik kazanması tabi ki mümkün değildir. Ancak bu Türkiye’nin başını ağrıtacaktır ve emsal gösterilmek suretiyle “Ekümenizm”in yolunun açılması sağlanmak istenecektir.

Hadiseyi AİHM açısından irdelersek, ortaya bir hukuk cinayeti çıkmaktadır. Çünkü AİHM bu konudaki reyini baştan ihdas etmiş ve davayı olmayan Ekümenik sanı ile açmış ya da bu şekilde kabul etmiştir. Bu elbette ki zaten tüm AB ülkelerinin ve ABD’nin Rum Patrikhanesi için sürekli olarak bizden istediği, sürekli talep ettiği bir husustur ve AB ile ABD her fırsatta Patriğin “Ecumenical Show” yapması için zemin ve fırsat yaratmaktadırlar.

Bu ülkelerin;  evvel emirde Ortodoksları ilgilendiren Rum Patrikhanesi’nin Ekümenikliğini neden sahiplendikleri düşündürücüdür. Zira Dünya’daki Ortodoks nüfusun yüzde doksanına neredeyse sahip olan Rusya’nın da düz mantıkla bakıldığında bu doğrultuda davranmasını beklemek gerekir. Ancak Rusya’nın tavrı böyle değildir ve çok açık bir analizle Rusya’nın Ortodokslar üzerinde “egemen” olmasını istemeyen ya da bunu çıkarlarına ters gören başta ABD olmak üzere Batı ülkeleri Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne destek olmaktadırlar. 

AB’nin bir organı olan AİHM de reyini baştan belli edip Büyükada Yetimhanesi’nin, Rum Patrikhanesi adına tescil edilmesi yönünde karara bağladığı davayı zaten “Affaire Rum Patrikliği (Patriarchat Ecumenique) Turkey, Application No. 14340/05” dosya numarası ile açmıştır. Bu dava ile ilgili olarak; 8 Eylül 2008 ve 15 Haziran 2010 tarihli kararlardaki yazış şekli de aynen böyledir. 

Bu tür davranışlarla tabi ki Patrikhane’ye Türkiye toprakları üzerinde “tüzel kişilik” ve “Ekümeniklik” kazanamaz. AİHM’de açılan davaların da bir “hak zayi” sonucunda açılması gerekir. Patrikhane ne Osmanlı Hukuku içinde ne de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren böyle bir “hak” elde etmemiştir. Lozan Anlaşması’nın içinde Rum Patrikhanesi lehinde bir madde olmadığı gibi tüm maddelerde adı dahi zikredilmez. Patrikhane Lozan Zabıtları’nda sadece tartışma tutanaklarında yer almış ama Murahhas Heyet’in bastırmasıyla hiçbir maddede adı geçmemiştir. 

Yasalarımıza göre Rum Patriği; Türkiye’de yaşayan Rum asıllı vatandaşlarımızın sadece dini lideri konumundadır ve Patrikhane’nin tüzel kişiliği de yoktur. Adım adım gidilen bir sürecin içindeyiz. Hukuken olmayan bir hakkı “siyasi baskı” ile sağlamaya çalışan çok büyük bir “blok” karşımızdadır. Karşılıklı onlarca, yüzlerce sorun, madde, konu ne derseniz deyiniz, Tüm AB ülkelerinin ve ABD’nin bu sürekli baskısı çok manidardır. Bu yolda bazı büyük fonlar da ülkemizde kesenin ağzını açmışlar ve akademik çevrelerde, birkaç özel üniversite ve buralarda görevli (seçilmiş) akademisyenler ile medyadan seçtikleri “kalemşör”leri fonlamaktadırlar.

Rum Patrikhanesi’nin statüsü, Ekümenikliği, tüzel kişilik kazanması ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması taleplerine ya da bu yöndeki baskılara dikkatle bakıldığında; Türkiye’den istenen çok fazla husus arasında daima bunlar ilk öncelikler arasındadır ve bu durum düşündürücü olmaktan da öte “ürkütücü”dür.

Bu tapu davası neticesinde Rum Patrikhanesi, Ekümeniklik açısından yol almış mıdır ve Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada,  ile Gökçeada’da çok değerli mülklere sahip 23 vakfın gayrimenkullerinin devrinin önü de açılır mı? Bu noktalara da dikkat edilmelidir.

Burada; ileride bu davayı emsal göstererek başka mülkleri de Rum patrikhanesi adına tescil ettirerek tüzel kişiliği “de facto”  yaratma çabaları başlayacaktır.  Patrikhane’nin bir başka avukatı olan Kezban Hatemi’nin bu hususta verdiği şu mülakat da bu bağlamda düşündürücüdür: “Patrikhane’nin tüzel kişiliğinin olmadığı iddiası yıllardır derin devletin zihinlerimize yerleştirmeye çalıştığı bir şey. Tüzel kişiliği olmayan bir yerle nasıl yazışırsınız, nasıl resmi muhatap olarak alırsınız? Yetimhanenin iadesi kararı var olan ama görmezlikten gelinen tüzel kişiliğinin bir kez daha tasdiki anlamına gelir.”

Türk Hukuku dışında hiçbir hukuk sistemi Patrikhaneye tüzel kişilik veremez. Onun için Türkiye Cumhuriyeti'nden Rum Patrikhanesi’ne tüzel kişilik vermesi beklenmektedir. Bu işi Türkiye’ye ve siyasi baskı ile yaptırmaya çalışılıyorlar. Başta AİHM olma üzere hiçbir dış hukuk sistemi bu hakkı Patrikhane’ye sağlayamaz, sağlayamayacaktır. Bu itibarla “ihale” Türkiye’ye verilmiştir ve sonuçlandırması için ne gerekiyorsa yapılmaktadır. 

Yarınlar adına bu çok büyük bir tehlike arz eden durumdur. Son zamanlarda sıkça telaffuz edilen “Lozan”ın delinmesi ya da değiştirilmesi ile esas Türkiye “Tapu Senedi”ni elden çıkartma tehlikesi altındadır. 

Rum Patrikhanesi’ne tüzel kişiliği ancak Türkiye Cumhuriyeti verebilir ve “özel” bir yasa tasarısı hazırlanıp bir takım taşlar yerinden oynatılmadan -ki Anayasa üzerinde değişiklik de gerekir- şu an geçerli hukuk kurallarıyla “siyasi” olarak da bunun gerçekleşmesi mümkün değildir.

 Neden AİHM’de “Ekümenikliğimizi verin.” diye bir dava açamıyorlar? Böyle bir  “san” AİHM tarafından kullanılsa da AİHM’nin bu “san”ı vermeye hiçbir şekilde hakkı bulunmamaktadır. Bu kazanılarak kaybedilmiş bir hak değildir, işte bu noktada “Bizans Entrikaları” ile bunu sağlama cihetine gidilmektedir.

 Bu gün basında yer alan ve Rum Patriği Bartholomes’un ağzında ifade edilen, “Bizden giden tapu geri geldi.” şeklindeki sevinç söylemi; alınan tapu ile ilgili olmaktan öte bu suretle açılan gedikten içeri dalarak, mücadeleye devam edeceklerinin işaretidir ve artık bunları görmemiz ve bu hususta çok dikkatli olmamız gerekir.





13 Kasım 2010 Cumartesi

AB’nin 2010 Türkiye İlerleme Raporu ile Rum Patrikhanesi’ne Ekümenizm Sağlanmaya Çalışılıyor

Avrupa Birliği her sene olduğu gibi karnemizi (2010 İlerleme Raporu) verdi. Bu sene diğer senelerden biraz daha ılımlı ve biraz daha kırıcı olmayan bir karneyi evimize getirdik. Genelde üslup dışında yine bilinen hususlar vurgulandı, süreç içinde yapılanlara (verdiğimiz tavizlere) alkış tutar mahiyette söylemler bu raporda yer aldı. 2007 yılında itibaren 4. Yıl olarak da gelenekselleşmiş bir şekilde bu raporda yer aldım. 2007 yılında tarafımdan açılan bir davanın Yargıtay’ca verilen kararı Dünya’da yankı bulmuş ve ilk olarak Türkiye’nin 2007 AB İlerleme Raporu’na girmişti.

2010 İlerleme Raporu’nda konumuzla ilgili neler var irdelemeden evvel AB 2007 İlerleme Raporu’na nasıl girdiğimizi kısaca anımsatalım.

2002 yılında Rum Patriği Bartholomeos ve Patrikhane’nin 12 kişilik dini meclisi üyelerine (Sen Sinod) açtığım ceza davasının sonucu; 13 Haziran 2007’de Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 2007/5603 Karar no.su onaylandı ve bu kararın; 26 Haziran’da Anadolu Ajansına düşmesi ile birlikte uzun bir haber maratonu ve uluslararası baskılar başladı.

Bu karar hakkında Yunanistan’da ve Dünya Basını’nda çok haber çıktı. Kararın açıklanmasından bir gün sonra da Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın tepkisi geldi. Yunan özel ALPHA Radyosu’na demeç veren Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yorgo Kumuçakos; Yargıtay’ın aldığı, Fener Rum Patrikhanesi’nin Ekümenik niteliği iddiasının yasal temeli bulunmadığını belirten kararıyla ilgili açıklamalar yaptı. Yorgo Kumuçakos’un bu tepkisinin ardından; Avrupa Birliği Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Oli Rehn bir basın açıklamasıyla kararı kınadı. Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni ise AB Dışişleri bakanları Toplantısı’nı ardından bir basın toplantısı ile kararı kınadı. 19 Eylül’de ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşarı Nicolas Burns; Rum Patrikhanesi’ne geldi ve Patrikhane hukuk danışmanları tarafından ABD Başkanı’na verilmek üzere hazırlanan bir dosyayı aldı.

Türkiye’nin Avrupa Birliği 2007 İlerleme Raporu’na bu Yargıtay kararı şöyle girmiştir:

Ekümenik Patrik, dini “Ekümenik” unvanını her vesileyle kullanma özgürlüğüne sahip değildir. Haziran 2007’de, Yargıtay, Ekümenik Patrikhane’nin Sen Sinod Meclisine karşı açılan dava hakkında karar vermiştir. Mahkeme, sanığın beraatına hükmetmiştir. Bununla birlikte, kararda, Türk mevzuatında Patrikhaneyi Ekümenik kılan hiçbir dayanağın bulunmadığına, Patrikhanenin tüzel kişiliği bulunmayan bir dini kurum olduğuna, Patrikhanede yapılan dini seçimlere katılanların ve seçilenlerin Türk vatandaşları olmaları ve seçim tarihinde Türkiye’de çalışıyor olmaları gerektiğine hükmedilmektedir. Bu kararın; Patrikhanenin ve diğer gayrimüslim dini toplulukların, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından teminat altına alınan haklarını kullanmalarında ilave sorunlara yol açma potansiyeli vardır. (Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın tercümesi 16. sayfa)

Aslında Patrik ve 12 din adamı için talep edilen hapis cezalarını mahkeme onamamıştı ve suç unsurundan ötürü beraat kararı vermiş ancak Patrikhane’nin Ekümenik olmadığına da gerekçeli kararda yer vermişti. Çıkan karar; gerçekte beraat ettikleri halde hiç hoşlarına gitmedi. Çok sayıda “dost”umuz araya girerek beraat noktasından yola çıkarak “tashihi karar” müracaatı yapmamız için bize “telkin” yaptılar. Amaç; insanları hapse atmak değildi. Amaç; Patrikhane’nin böyle bir sıfatı ve hakkı olup olmadığı yönündeydi ve buna ulaşılmıştı. Bu nedenle bir başka yargı sürecinin başlaması belki de kararın değişmesine neden olacaktı. Bu nedenle yargı sürecini 2007’deki Yargıtay kararı ile sonladık! Fakat bu konuda gerçekten çok “telkin” aldık.

Tashihi karar müracaatı yapılsaydı, kanımızca yine aynı karar çıkacaktı. İşte bu noktada araya giren “dost”lar da zaten AİHM yolu da var diyerek telkin etmişlerdi! AİHM’nin tarafsızlığı o gün şüpheliydi, bu gün de aynı olduğu ortaya çıktı.

Bu sitede; 8 Kasım tarihli ve AİHM’nin Büyükada Rum Yetimhanesi hakkındaki kararı ile vatandaş yapılan 13 Rum Papaz ile ilgili eleştirel makalemiz; 9 Kasım’da açıklanan İlerleme Raporu ile ne kadar doğru öngörüde bulunduğumuzu ve araştırmalarımızın gerçekliğini bir kez daha ortaya koydu!

AB Rum Patrikhanesi için yanlıdır ve onlardan yana taraftır! Burada bizim yargı sistemimizi daima eleştiren ve “bağımsız yargı” talep eden ama bir Yargıtay kararının ayaklarına basmış olması ya da işlerine çomak sokmuş olması nedeniyle yukarıda açıklandığı gibi Dünya’yı ayağa kaldırabilen bir AB’den bahsediyoruz. Bizim yargımızı tenkit ederken onların yargısı da (AİHM) nasıl yanlıdır ve reyini nasıl baştan ihdas etmiştir, 8 Kasım tarihli bu sitede çıkan makalemizde ayrıntılı bir şekilde irdelenmiştik.

2010 İlerleme Raporu’nun Türkçe metninde; Rum Patrikhanesi ile ilgili yanlı söylemler “2.2. İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması” üst başlığı ile 22. Sayfada başlamaktadır. Evvela 15 Ağustos’ta, Trabzon Sümela Manastırı’nda yapılan ayin hakkındaki memnuniyet şöyle ortaya konmaktadır:

Din özgürlüğü konusunda, ibadet özgürlüğüne genel olarak saygı duyulmaktadır. “Ekümenik” Patrik Bartholomeos, yaklaşık doksan yıl sonra 15 Ağustos tarihinde Karadeniz’in Trabzon ilindeki Sümela Manastırı’nda ayin (Theotokos’un Ölümü Kutsal Litürjisini) gerçekleştirmiştir…

Raporun bu sayfasından itibaren Rum Patriği için olmayan “Ekümenik” sanı defalarca tekrarlanmaktadır. Paragrafın devamında; vatandaş yapılan Rum papazları için de şu memnuniyet ifadesi vardır:

Türk makamları, 14 Rum Ortodoks din adamına Türk vatandaşlığı vermiştir. Bu, Patrikhane ve Kutsal Sinod’un işleyişini kolaylaştırmaktadır.”

Burada manidar bir nokta vardır! Vatandaş yapılan papazlarla ilgili olarak medyada hiç haber yapılmaması…

Bizim bu konuda ve ayrıntılı bir şekilde bu sitede 20 Ekim’de yazdığımız makale ve katıldığımız iki televizyon kanalı dışında hiçbir yerde bu haber çıkmamıştır. Oysaki makalemizde bu şahısların kimlikleri ve görev yerleri ayrıntılı bir şekilde belirtilmişti. AB’nin bu konudaki memnuniyeti raporunda da vurgulaması üzerine umarız ki makalemizin haber olma niteliği ortaya çıkmıştır.

Raporun 23. Sayfasında devamla şu ifadeler yer almaktadır:

Din adamı eğitimine ilişkin kısıtlamalar sürmektedir. Türk mevzuatı bu topluluklar için dini özel yüksek öğrenime müsaade etmemekte ve kamu eğitim sisteminde de bu imkân tanınmamaktadır. Yüksek düzeyli devlet yetkililerinin tekrar açılabilmesine yönelik olumlu beyanları olmakla birlikte, Heybeliada Ruhban Okulu kapalı kalmaya devam etmektedir.”

Aynı sayfanın sonunda ise Ekümeniklik vurgusu bir kez daha şu şekilde yapılmıştır:

Ekümenik Patrikhane ‘Ekümenik’ unvanını her zaman kullanma konusunda serbest değildir. Mart ayında Venedik Komisyonu bu hakka müdahale edilmesinin AİHS’nin 9. Maddesine göre Ortodoks Kilisesi’nin özerkliğini ihlal ettiği sonucuna varmıştır.

24. sayfada da tarafımızdan açılan dava ile ilgili yine Yargıtay’a sataşma içeren şu ifadeler yer almıştır:

Temmuz 2007’de Yargıtay, Patrikhanede yapılan dini seçimlerde yer alan ve seçilen kişilerin Türk vatandaşı olması ve seçim sırasında Türkiye’de istihdam ediliyor olması gerektiğine hükmetmiştir. Bununla birlikte, AİHS ve AİHM içtihadı uyarınca Türklerin ve yabancı uyrukluların örgütlenmiş dini topluluklara katılarak din özgürlüğü hakkını kullanma ehliyeti konusunda eşit tutulması gerekmektedir.

Burada vurgulanan husus; Patrikhane’de görev yapacak din adamlarının TC vatandaşı olma şartını sağlayan 1923 tarihli Valilik kararı ile ilgilidir. Çünkü 2007 Yargıtay kararı Rum Patrikhanesi’nin, Türkiye’de bulunan diğer Ortodoks kiliseler yetkili olmadığını vurgularken Patrikhane’de görev yapacak din adamlarının da TC vatandaşı olması şartına bahsi geçen Valilik kararına istinaden dikkat çekmişti.

Bir noktaya da dikkat çekme gereği vardır. AİHM; genelde kaybedilmiş haklarla ilgili davalara bakmaktadır. Ekümeniklik; Rum Patrikhanesi’nin, bu konudaki ABD ve Avrupa devletlerinin yoğun desteğine karşın hiçbir zaman Türkiye nezdinde kazanılmış bir hak değildir. Bu bağlamda; AB’nin Türkiye raporlarında ve AİHM’nin kayıtlarında; “Patriarchat Ecumenique” yazmış olması bir şeyi değiştirmez ya da kazandırmaz. AİHM’de açılacak bir dava için kaybedilmiş bir hak üzerinden yola çıkmak gerekmektedir. Bu bağlamda ne Osmanlı Hukuku ne de TC Hukuku bu kuruma tüzel kişilik vermemiştir. Rum Patrikhanesi’ne tüzel kişiliğin verilmesi hukuksal olarak ülkemizde mümkün değildir. Politik baskı ile bunun sağlanması da zordur ve ortaya bir “hukuk katli” çıkar. Ekümenik sanını AİHM’ye yapılacak bir müracaatla alamayacaklarını kendileri de çok iyi bilmektedirler ve bu nedenle Türkiye’yi ağır politik baskı altında tutarak bunu halletme çabası içindedirler.

AİHS’nin 9. Maddesine göre Ortodoks Kilisesi’nin özerkliğinin ihlal edildiği de gerçek dışıdır çünkü Rum Patrikhanesi üzerinde bulunduğu ülkenin, yani Türkiye’nin yasalarına ve geçerli mevzuatlarına göre sadece ülkedeki Rum vatandaşların dini lideridir.

Geçen yazımızda vurguladığımız AİHM’de yapılan Büyükada Rum Yetimhanesi ile ilgili mahkeme hakkında da 31. Sayfada şu söylem vardır:

Ekümenik Patrik-Türkiye davası ve adil tazmin meselesi ile ilgili olarak, 15 Haziran 2010 tarihli AİHM kararı, Türkiye’nin, davalı adına kayıtlı bahse konu mülkü başvuran adına tescil etmesi gerektiğine hüküm kılmıştır.” Büyükada Asliye Hukuk Mahkemesi, AİHM’in kararını ve Vakıflar Meclisi’nin tutumunu yansıtacak şekilde, “Ekümenik” Patrikhane lehine karar vermiştir.

Aynı paragrafla ilgili olarak sayfada 27. Dipnot olarak yer alan ifade de şöyledir:

8 Temmuz 2008 tarihinde, AİHM, 1902 yılında elde ettiği ve 1903 yılında Büyükada Rum Yetimhanesi Vakfı vasıtasıyla özel kullanıma tahsis edilen malvarlığından yoksun bırakılan Ekümenik Patrikhane’nin başvurusuna ilişkin kararını vermiştir. Davacı, özellikle gayrimenkulünün kaydının Vakıflar Genel Müdürlüğü yönetiminde olan Yetimhane adına düzenlenmesi kararını vermek suretiyle yerel mahkemelerin mülkiyet dokunulmazlığı hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Mahkeme, Türk makamlarının mal sahibini uygun tazminat sağlamaksızın mülkünden mahrum etmeye yetkili olmadığı ve AİHS’nin ihlal edildiği hükmünü vermiştir. 28 2009 yılının Mart ayında, AİHM, Türkiye’nin Bozcaada’daki (Tenedos) bir Rum Ortodoks kilisesinin mülkiyet haklarını ihlal ettiğine hüküm vermiştir. Mahkeme oybirliğiyle, başvuru sahibi vakfın kendisine ait arazi üzerindeki taşınmaz malları adına tapuya kaydettirmesinin Türk yargı organları tarafından reddinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 1. Protokolünün 1. Maddesine (mülkiyet dokunulmazlığı) aykırı bulmuştur.

Yanlı AB ve yanlı AİHM görüyor ki sopayı istediği yöne tevcih eden söylemlerle Rum Patrikhanesi lehine elinden geleni yapmaktadır. Türkiye bir hukuk devletidir ve mevcut yasalarla Rum Patrikhanesi’nin “Ekümenik” sanını alması mümkün değildir. Bunu politik dış baskı ile sağlamak için ellerinden gelen yapılmaktadır.

Ortodoks nüfusun genel nüfusa orantısının çok az olduğu, ABD’nin ve AB ülkelerinin neden bu kadar çok Rum Patrikhanesi’ne destek verdikleri ve Dünya Ortodoks nüfusunun yüzde doksanına sahip Rusya’nın neden bu konuda hiçbir adım atmadığı üzerinde çok düşünülmelidir. Zira Rusya bu güne değin bu ülkeler gibi Türkiye’ye Rum patrikhanesi lehine hiçbir politik baskı yapmamıştır.

Rum Patrikhanesi’ne verilen destek gerçekte din adına değildir ve tamamen politiktir. Dünya Ortodokslarının en fazla olduğu Rusya’nın, Ortodokslar üzerinde egemen olmaması en büyük etkenlerden biridir.

Türkiye’nin 2010 AB İlerleme Raporu bu bağlamda tamamen politik bir şekilde kaleme alınmıştır. Dikkat edilmesi gereken nokta ise; Rum Patrikhanesi’ne eğer yasal olarak Ekümenik sıfatını verebilseler zaten AB olarak verecekleridir. Bunu kabul etmiş görünmeleri ve Patriğe Ekümenik demeleri bunu sağlamaz. Bunu sağlayamadıkları için; işte bir gün raporla, bir başka gün AİHM kayıtlarıyla kapıyı aralamaya çalışmalarıdır.

Umarız ki Türkiye bir yanlışlık sonucu, bir gün bu kapıyı açmaz!


9 Kasım 2010 Salı

BOJİDAR ÇİPOF 8 KASIM 2010 BENGÜTÜRK TV (17.00 HABERLERİ) BÖL. 2




BÖLÜM 2
Bojidar Çipof; 8 Kasım 2010'da Bengütürk TV'de (17.00 Haberleri'nde "Günün konuğu" olarak) Büyükada Rum Yetimhanesi'nin tapusunun Rum Patrikhanesi'ne devrini ve vatandaş yapılan 13 papaz hakkında görüşlerini açıklıyor.

BOJİDAR ÇİPOF 8 KASIM 2010 BENGÜTÜRK TV (17.00 HABERLERİ) BÖL. 1



BÖLÜM 1
Bojidar Çipof; 8 Kasım 2010'da Bengütürk TV'de (17.00 Haberleri'nde "Günün konuğu" olarak) Büyükada Rum Yetimhanesi'nin tapusunun Rum Patrikhanesi'ne devrini ve vatandaş yapılan 13 papaz hakkında görüşlerini açıklıyor.

BÜYÜKADA YETİMHANESİ ile VATANDAŞLIĞA ALINAN PAPAZLAR


Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü (3 Kasım 2010) Büyükada Rum Yetimhanesi ile ilgili dava Adalar Adliye’sinde görüldü ve beklenen karar verildi. Beklenen karardı çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde, Rum Patrikhanesi’nin açtığı dava neticesinde Türkiye Cumhuriyeti bu mülkün tapusunu vermesi yönünde mahkûm olmuştu. Aslında Türkiye için çok önemli olan bu dava ile ilgili medyamızda çok cılız haberler aralıklı olarak çıktı ama bir kaza haberi kadar dahi önemsenmedi.

Patrikhane ve Türkiye arasında, önem açısından sırasıyla bakıldığında birinci sırada olan Patrikhane’nin Ekümenikliğidir zira bu Türkiye toprakları üzerinde “Ortodoks Halifeliği” kurulması ile eşdeğer bir husustur. İkinci sırada ise Heybeliada Ruhban Okulu meselesi vardır. Bu okul; 1971 yılında çıkan YÖK Yasası’na bağlı olmak istemedikleri için kendilerince kapatılmış, ancak “Türkiye Ruhban Okulu’nu kapattı” şeklinde yanlış bilgileri Dünya’ya yaymışlardır. Öyle ki bu “yalan” bilgiye bizim ülkemizdeki çoğu çevreler de inanmaktadır.

Büyükada Yetimhanesi; Türkiye ile Patrikhane arasında olan sorunlar sıralamasında üçüncü sıradadır ve düz bir mantıkla bakıldığında aslında bir tapu devrinden ibarettir. Avrupa’nın en büyük ahşap yapısı olduğu da iddia edilen ve çok büyük bir restorasyon bedeli gerektiren, Büyükada’nın arkalarında ulaşım açısından da zor bir konumda olan bu yapıyı önemli kılan sadece tapunun kime tescil edileceği hususudur. AİHM’de açılan davada talep edilen; tapunun Patrikhane adına tescil edilmesidir ama Patrikhane’nin tüzel kişiliği yoktur ve tüzel ya da gerçek kişi olmayanların adına tapu tescil edilemez. İşte bu karar ile Patrikhane tüzel kişilik kazanır mı ya da bunun yolu açılır mı? Tüzel kişilik olmayan bir kurum adına tapu tescili yapılabilir mi? İşte Büyükada Yetimhane’sini önemli kılan faktör budur!

Evvela hadiseyi AİHM açısından irdeleyelim. Her fırsatta ülkemizdeki yargı için bağımsızlık ve tarafsızlık talep eden AB ve AİHM kanadı “tarafsız” değildir ve “yanlıdır”. Bunu da çok basit bir şekilde ortaya koyabiliriz. Varsayalım ki Rum Patrikhanesi AİHM nezdinde, Türkiye’nin kendilerine “Ekümenik” statüsü kullandırmadığı yolunda bir dava açsın! Ülkemiz yasalarına göre; Türkiye’de yaşayan Rum asıllı vatandaşlarımızın dini lideri konumunda olan ve de tüzel kişiliği de olmayan Rum Patrikhanesi bu doğrultuda bir dava açarsa -ki açabilir- karşımızda reyini baştan ihdas etmiş ve “yanlı” bir AİHM olacaktır.

Yetimhane davası ile ilgili olarak kararlarında/evraklarında “Affaire Rum Patrikliği (Patriarchat Ecumenique) Turkey, Application No. 14340/05” yazan AİHM, daha baştan “Patriarchat Ecumenique” yazarak Patrikhaneyi karşısında Ekümenik olarak almakta ve kararlarında da bunu göz önüne almaktadır. Bu dava ile ilgili olarak; 8 Eylül 2008 ve 15 Haziran 2010 tarihli kararlardaki yazış şekli de budur!

Vakıflar Genel Müdürlüğü Meclisi de Büyükada Rum Yetimhanesi’nin AİHM kararına uygun olarak devri için bu şekilde karar almıştı. Ancak Meclis kararında; AİHM’nin Türkiye aleyhindeki kararını açıklamasının ardından, devrin Rum Patrikhanesi’ne değil de Büyükada Rum Erkek Yetimhanesi Vakfı’na yapılması için direndi. AİHM ilk kez böyle bir karar vermiştir. Bu suretle; ilk kez bir vakıf yerine, dini bir cemaate tapu devri yapılması için karar alınmıştır. 3 Kasım’daki kararın ardından da Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde Büyükada Yetimhanesi’nin, Rum Patrikhanesi adına tapu tescili yapılması için müracaat hakkı artık kesinleşmiştir. Aslında on beş gün içinde bir itiraz yapılma hakkı bu tür davalarda olmakla birlikte; AİHM kararı nedeniyle bu tür müracaatın Türkiye adına yapılması da bir anlam ifade etmeyecektir. Sonuç olarak; artık Büyükada Yetimhanesi’nin tapusu Rum Patrikhanesi adınadır.

Bu tapu davası neticesinde Rum Patrikhanesi, Ekümeniklik sevdasında önemli bir yol almış mıdır ve Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada,  ile Gökçeada’da çok değerli mülklere sahip 23 vakfın gayrimenkullerinin devrinin önü de açılır mı? Bunlar da sorulması gereken sorulardır.

Tapu Kanunu m. 2'ye göre Hükmi şahısların tapu işlerinde merkez veya şubelerinin bulundukları yerin en büyük mülkiye amirinden nizamnamelerine göre gayrimenkul tasarrufuna izinli olduklarına ve tescil işini yapacak mümessilin salahiyetine dair alınacak belgenin verilmesi mecburidir. Madde; çok açık olarak ancak tüzel kişilerin gayrimenkul edinebileceklerini de ortaya koymaktadır.

Türk Hukuk sistemine göre tüzel kişiliği olmayan bir kurumun mülkiyet hakkı sahibi olması mümkün değildir. Hak sahibi olmak için hukuk süjesi olmak gerekmektedir. Gerçek kişiler ve tüzel kişiler hukuk süjesidir. Bir kuruma tüzel kişilik, hangi hukuk sistemi içinde kurulursa, o hukuk sistemi tarafından verilmektedir. Dolayısıyla Türk Hukuku dışında hiçbir hukuk sistemi Patrikhaneye tüzel kişilik veremez. Onun için Türkiye Cumhuriyeti'nden Rum Patrikhanesi’ne tüzel kişilik vermesi istenmektedir. Zira AİHM’nin dahi Türkiye’nin böyle bir kişiliği Rum Patrikhanesi’ne vermesi hususunda karar vermesi ile tüzel kişiliğin kazanılması mümkün değildir. ABD’nin ve AB’nin bu konuda bilinen dayatmalarıyla da bunun gerçekleşmesi mümkün değildir. Rum Patrikhanesi’ne tüzel kişiliği ancak Türkiye Cumhuriyeti verebilir ve “özel” bir yasa tasarısı hazırlanıp birtakım taşlar yerinden oynamadıkça, başta Anayasa olmak üzere şu anda mevcut hiçbir kanunla bu tür bir hakkın verilmesi sağlanamaz.

AİHM’nin kayıtlarında; “Patriarchat Ecumenique” yazmış olması da aslında bir şeyi değiştirmez. Yukarıda AİHM’de açılacak bir “Ekümenizm” davası için yazılan senaryo ise karşımızdaki kişilerin görüşünü ve oylarını nasıl baştan ihdas ettikleri belirtmek açısından yaratıldı. Yoksa böyle bir  “san” vermeye AİHM’nin de hakkı yoktur. AİHM’de açılacak bir dava için kaybedilmiş bir hak üzerinden gitmek gerekmektedir. Bu bağlamda ise ne Osmanlı Hukuku ne de TC Hukuku bu kuruma tüzel kişilik vermemiştir. Rum Patrikhanesi’ne tüzel kişiliğin verilmesi için Türkiye açısından “iyimser” bakış açısının değişmesi, devreye “politik” güçlerin girmesi ve bu durumda da ortada bir “hukuk katli” çıkacağından, ağır adımlarla yol almaya devam ederek, süreci kendi açılarından uzatmaya gayret edeceklerdir. Tabi ki bu yolda ilerlerken bu güne değin ülkemize yapılan dış baskılar da aynen devam edecektir.

Büyükada Yetimhanesi tapusunun Rum Patrikhanesi’ne devredilmesi bir dizi hukuk kavramının alt üst olmasına sebep olacaktır/olmuştur.

Ancak bu Rum Patrikhanesi’ne tüzel kişilik sağlamaz ama yol açılmasına sebeptir ve bundan böyle açık vermemek adına dikkat edilmesi şarttır!

Geçtiğimiz günlerde kaleme aldığımız “Vatandaş yapılan Rum Papazları” ile ilgili de şu birkaç noktayı burada vurgulamak gerekmektedir: 

Yetkili makam kararıyla Türk vatandaşlığının kazanılması; Türk Vatandaşlığı Kanunu m. 11'deki şartların varlığını zorunlu kılmaktadır. Bu şartlardan biri başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye'de kesintisiz 5 yıl ikamet etmektir.

29 Mayıs 2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan, 5901 sayılı Vatandaşlık Kanunu m.12’ne göre “istisnai” olarak vatandaşlığın kazanılması da mümkündür. Bu imkândan yararlanacak kişilerde 5 yıl ikamet şartı ya da Türkçe konuşma şartı aranmadan Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığını kazanabilirler. Birçok ülke bir kişiyi vatandaş yaparken dil ve ülke tarihi hakkında bir imtihana tabi tutmaktadır.
5901 sayılı Vatandaşlık Kanunu m.12 şöyledir.

a) Türkiye'ye sanayi tesisleri getiren veya bilimsel, teknolojik, ekonomik, sosyal, sportif, kültürel, sanatsal alanlarda olağanüstü hizmeti geçen ya da geçeceği düşünülen ve ilgili bakanlıklarca haklarında gerekçeli teklifte bulunulan kişiler.

b) Vatandaşlığa alınması zaruri görülen kişiler.

c) Göçmen olarak  kabul edilen kişiler.

Türk vatandaşlığı verilen 13 papaz Vatandaşlık Kanunu’nun m.12'e göre Türk vatandaşı olmuşsa “a” ya da “b” bendine göre vatandaş olmuş demektir. Bu konuda makalemiz ve çıktığımız iki televizyon programı dışında henüz medyada bir haber henüz çıkmadı. Şu anda bu 13 papazla ilgili olarak Vatandaşlık ve Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü nezdinde; alınan Bakanlar Kurulu çerçevesinde işlemler sürmektedir. Umarız bu taze vatandaşlar TC hüviyetlerini ellerine aldıklarında medyamızda haber olacaklardır.

Şimdi dikkat edilmesi gereken “Vatandaş Yapılan Rum Papazları” adlı makalemizde ayrıntılı olarak belirttiğimiz gibi; bunun arkası gelecektir, daha birçok papaz vatandaş olmak için sıradadır, geçmişte yaşananları “Tarih Tekerrürden İbarettir” mantığıyla ne olacak vatandaş oluversinler diyerek geçiştirmemek gerekmektedir.


7 Kasım 2010 Pazar

BOJİDAR ÇİPOF (29.10.2010) MELTEM TV'DE BÖLÜM 6



BÖLÜM 6
Bojidar Çipof, 29 Ekim 2010'da Meltem Tv'de Muharrem Bayraktar'ın hazırlayıp sunduğu "DİYALOG" adlı programın konuğu oldu. Fener Rum Patrikhanesi'nin son faaliyetleri, Sümela'da 15 Ağustos'ta yapılan ayin ile Ayasofya'da yapılmak istenen korsan ayin ve TC vatandaşı yapılan Rum papazları ile ilgili bilgiler kamuoyu ile paylaşıldı. Ayrıca Bojidar Çipof'un Ağustos ayında çıkan "PATRİKHANE ile MÜCADELEM "adlı kitabı tanıtıldı.


Programın tümü 6 video parçası olarak internete yüklenmiştir.

BOJİDAR ÇİPOF (29.10.2010) MELTEM TV'DE BÖLÜM 5



BÖLÜM 5
Bojidar Çipof, 29 Ekim 2010'da Meltem Tv'de Muharrem Bayraktar'ın hazırlayıp sunduğu "DİYALOG" adlı programın konuğu oldu. Fener Rum Patrikhanesi'nin son faaliyetleri, Sümela'da 15 Ağustos'ta yapılan ayin ile Ayasofya'da yapılmak istenen korsan ayin ve TC vatandaşı yapılan Rum papazları ile ilgili bilgiler kamuoyu ile paylaşıldı. Ayrıca Bojidar Çipof'un Ağustos ayında çıkan "PATRİKHANE ile MÜCADELEM "adlı kitabı tanıtıldı.




Programın tümü 6 video parçası olarak internete yüklenmiştir.

BOJİDAR ÇİPOF (29.10.2010) MELTEM TV'DE BÖLÜM 4



BÖLÜM 4
Bojidar Çipof, 29 Ekim 2010'da Meltem Tv'de Muharrem Bayraktar'ın hazırlayıp sunduğu "DİYALOG" adlı programın konuğu oldu. Fener Rum Patrikhanesi'nin son faaliyetleri, Sümela'da 15 Ağustos'ta yapılan ayin ile Ayasofya'da yapılmak istenen korsan ayin ve TC vatandaşı yapılan Rum papazları ile ilgili bilgiler kamuoyu ile paylaşıldı. Ayrıca Bojidar Çipof'un Ağustos ayında çıkan "PATRİKHANE ile MÜCADELEM "adlı kitabı tanıtıldı.




Programın tümü 6 video parçası olarak internete yüklenmiştir.

BOJİDAR ÇİPOF (29.10.2010) MELTEM TV'DE BÖLÜM 3



BÖLÜM 3
Bojidar Çipof, 29 Ekim 2010'da Meltem Tv'de Muharrem Bayraktar'ın hazırlayıp sunduğu "DİYALOG" adlı programın konuğu oldu. Fener Rum Patrikhanesi'nin son faaliyetleri, Sümela'da 15 Ağustos'ta yapılan ayin ile Ayasofya'da yapılmak istenen korsan ayin ve TC vatandaşı yapılan Rum papazları ile ilgili bilgiler kamuoyu ile paylaşıldı. Ayrıca Bojidar Çipof'un Ağustos ayında çıkan "PATRİKHANE ile MÜCADELEM "adlı kitabı tanıtıldı.


Programın tümü 6 video parçası olarak internete yüklenmiştir.

BOJİDAR ÇİPOF (29.10.2010) MELTEM TV'DE BÖLÜM 2



BÖLÜM 2
Bojidar Çipof, 29 Ekim 2010'da Meltem Tv'de Muharrem Bayraktar'ın hazırlayıp sunduğu "DİYALOG" adlı programın konuğu oldu. Fener Rum Patrikhanesi'nin son faaliyetleri, Sümela'da 15 Ağustos'ta yapılan ayin ile Ayasofya'da yapılmak istenen korsan ayin ve TC vatandaşı yapılan Rum papazları ile ilgili bilgiler kamuoyu ile paylaşıldı. Ayrıca Bojidar Çipof'un Ağustos ayında çıkan "PATRİKHANE ile MÜCADELEM "adlı kitabı tanıtıldı.

Programın tümü 6 video parçası olarak internete yüklenmiştir.

BOJİDAR ÇİPOF (29.10.2010) MELTEM TV'DE BÖLÜM 1




BÖLÜM 1
Bojidar Çipof, 29 Ekim 2010'da Meltem Tv'de Muharrem Bayraktar'ın hazırlayıp sunduğu "DİYALOG" adlı programın konuğu oldu. Fener Rum Patrikhanesi'nin son faaliyetleri, Sümela'da 15 Ağustos'ta yapılan ayin ile Ayasofya'da yapılmak istenen korsan ayin ve TC vatandaşı yapılan Rum papazları ile ilgili bilgiler kamuoyu ile paylaşıldı. Ayrıca Bojidar Çipof'un Ağustos ayında çıkan "PATRİKHANE ile MÜCADELEM "adlı kitabı tanıtıldı.

Programın tümü 6 video parçası olarak internete yüklenmiştir.