6 Temmuz 2016 Çarşamba

GİRİT’TE YAPILAN PAN ORTODOKS KONSEYİ’NİN ARDINDAN


Girit toplantısı medyada “Konsey” olarak yer aldı. Biz de geçen yazımızda güncel bir konuyu işlediğimiz için “Konsey” tanımını kullandık. Ancak terminolojik bir hataya düşmemek adına: Bu yazımızda “Konsey” yerine “Konsil” tanımlaması yaptık. Çünkü Hıristiyanlık Tarihi’nde, M.S. 325’te İznik’te yapılan ilk genel toplantı da dâhil olmak üzere tarihi toplantılar “Konsil” olarak tanımlanmaktadır.

1. Hıristiyanlık Genel Konsili; M.S. 325’te İznik Konsili İznik’te yapıldı. Bu konsilin dinî açıdan çok iyi değerlendirmesi gerekir. Çünkü o dönemde Hıristiyanlığın serbest bırakılması tamamen siyasi bir olgudur. İmparator 1. Konstantin (Gaius Flavius Valerius Aurelius Constantinus ) annesi Elena’nın çok fazla Hıristiyanlığa destek vermesinin etkisiyle Hıristiyanlığı serbest bırakmıştı. Ancak Konstantin’in Hıristiyanlığı serbest bırakmasındaki bir başka etken ise kitlelerin inanç ile baskı altına alınması ve yönetilmesindeki kolaylıktır.

Hıristiyanlıktaki Tanrı inancının temeli; “Baba” “Oğul” ve “Kutsal Ruh”tur. Bir Hıristiyan, günümüzde bu kavrama karşıysa; sapkındır, heretikdir yani din dışıdır.  Ancak bu kavramın doğruluğu kadar bir de kabul ediliş biçimi Hıristiyanlar arasında asırlardır tartışma konusudur.

Çünkü bu konsili yöneten İmparator 1. Konstantin o esnada Hıristiyan değildir ve “Ateş Kültü”ne tapmaktadır.  Papa I. Silvestre’nin (1.Sylvester) döneminde geçen bu süreç için kilise kaynaklarında; İmparator’un hasta yatağında son nefesini verirken yanında bulunan papazlar tarafından kendi isteği ile Hıristiyan olduğu yer almaktadır.  Bunu salt bir gerçek olarak kabul etsek dahi konsilin toplanmasını isteyen ve yöneten İmparator 1. Konstantin’in, Konsil süresince Ateş Kültü’ne inanan ve henüz Hıristiyanlığı kabul etmemiş biri olmasından ötürü 1. İznik Konsili’nin kararları asırlardır tartışma konusudur.

Ekümenik bir kilise olmanın tek şartı o kilisenin İsa Peygamber’in bir Havarisi tarafından kurulmuş olmasıdır. Dünya’da bu vasfa sahip olan, üç Ekümenik Patrikhanenin (Roma, İskenderiye, Antakya) yetki ve sınırları da M.S. 325 yılında İznik’te belirlenmiştir. (Bu noktada Hıristiyanlığın Katolik/Ortodoks ya da Batı ve Doğu kiliseleri olarak henüz ayrışmadığını da vurgulamamız gerekir.)

İmparator 1. Konstantin bir yandan Hıristiyanlığı serbest bırakırken öte yandan İskenderiye’den yükselen bir dinî akımdan fevkalâde rahatsızdı. İskenderiyeli bir din bilgini olan Arius’un Hazreti İsa’nın varlığı ile ilgili savunduğu ve çok fazla taraftar bulan, kısaca Ariusçuluk denilen bir doktrin, Hıristiyan kitleleri dalga dalga sarmaya başlamıştı. Ariusçuluk ilkesi genel olarak Tanrı’nın tek olduğu ve ona eş koşulamayacağı ile Tanrı’nın kendiliğinden var olan ve değişmeyen olduğudur.  Ariusçuluğa göre; Tanrı kendiliğinden vardır ve öncesizdir. Kendiliğinden var olmayan “Oğul” bu durumda “Tanrı” olamaz. Bu nedenle; İncil’de anlatılan şekliyle Oğul; Tanrı olamaz, Tanrı olarak anılamaz.

1. İznik Konsili’nde bir yandan Arius dışlanmıştır öte yandan bu doktrinin yayılmasının da önünü kesmek adına Hıristiyan “Baba” ile “Oğul” arasındaki tabiat eşitliği (Homoousios) kabul edilmiştir. Bu karar Hıristiyan Tarihi’nin ilk ve en önemli amentüsüdür. (Amentü=İman etmek için inanılması gereken esaslar)

381’de “Birinci İstanbul Konsili” olarak adlandırılan ve İmparator 1. Theodosius tarafından toplanan 2. Genel Konsil’de “İznik İnancı” revize edilerek Baba” “Oğul” ve “Kutsal Ruh” inancı en kutsal amentü olarak kabul edildi.

3. Genel Konsil: 431’de “Birinci Efes Konsili” adıyla,
4. Genel Konsil:. 451’de “Kadıköy Konsili” adıyla,
5. Genel Konsil:  553’te “İkinci İstanbul Konsili” adıyla,
6. Genel Konsil:  680’de “Üçüncü İstanbul Konsili” adıyla
7. Genel Konsil:  787’de “İkinci İznik Konsili” adıyla yapılmıştır.

Katolik ve Ortodokslar bu ilk yedi konsili “Genel Konsil” sıfatıyla kabul etmektedirler.  869’da İstanbul’da gerçekleşen “Dördüncü İstanbul Konsili” Katolik Kilisesi tarafından organize edildiği için Ortodokslarca kabul edilmez. (Geçtiğimiz günlerde Girit’te yapılan son toplantının tutanaklarında karşılıklı kabul edilen ilk yedi konsile atfen yapılmış söylemler vardır.)

8. Yüzyıl’dan itibaren Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasında süregelen düşmanlıkta son nokta, Papa “9. Leo”nun 1054 yılında “Kardinal Humbert”i İstanbul’a göndererek Ayasofya’da Doğu Kilisesi’ni (Ortodoksları) aforoz ettiğini açıklayan fermanını okutması ile konmuştur. Katolik ve Ortodoks düşmanlığının bir başka tezahürü; 1204 yılında Kudüs’ü kurtarmak için düzenlenen 4. Haçlı Seferi’nin Kudüs yerine Konstantinopolis’e yönlenmesi ve zapt edilmesi ile sonuçlanır ve Bizans Hanedanlığı, Haçlıların kendiliklerinden şehri terk etmesine kadar 57 sene süresince İznik’e sığınır. Bu süre içinde İstanbul’da taş taş üstünde kalmaz, Haçlılar şehri tamamen yağmalarlar. Bu süreçte; tüm tarihi dini objeler de Papalığa gönderilmiştir ve halen Vatikan’da saklanmaktadır.

Bu düşmanlığı ortadan kaldırmak, barışmak ve karşılıklı aforozları kaldırmak için 1902’de her iki kilise tarafından çalışmalar başladı. Fakat bu çalışmaların meyveleri çok zaman sonra ortaya çıktı. Rum Patriği Athenagoras’ın çabalarıyla 1962-1965 yılları arasında “2. Vatikan Konsili” adı altında toplantılar yapılarak iki kilisenin sorunları giderilmeye çalışıldı ve “Hıristiyan Birliği Sekreteryası” da kuruldu. 1964 yılında Papa 6. Paul ile Rum Patriği Athenagoras Kudüs’te bir görüşme yaptılar. Patrik Athenagoras ise 26 Ekim 1967’de Papa 6. Paul’u Roma’da ziyaret etti. Bu ziyaretlerin ardından 1054 yılında karşılıklı yapılan aforozlar ortadan kaldırıldı. Tabi ki bu bir birleşme değil barışmaydı!

2016’da İstanbul’da yapılması kararlaştırılan son toplantı; Rum Patriği Bartholomeos’un 2014’te başlayan girişimleri sonucunda kabul edilmişti ve İstanbul’da gerçekleşecekti!  Önceki makalemizde belirttiğimiz gibi yapılacak Pan Ortodoks Konseyi için ilk olarak Aya İrini Kilisesi istenmişti ve konseyin son provası 2016 Ocağında İstanbul’da yapılacaktı. Ancak Rus Patriği Kiril; Türkiye ve Rusya arasında yaşanan, 24 Kasım’da bir askeri Rus uçağının düşürülmesinin ardından başlayan siyasi kriz nedeniyle İstanbul’daki toplantıya katılmayacaklarını bildirdi. Rus Kilisesi’nin isteği ile Türkiye dışında bir yerde Girit’te yapılması kararlaştırıldı.  Fakat Rus Patriği Kiril bu değişikliğe rağmen Girit’e de katılmayacağını açıkladı.

Ruslardan dışında Bulgar Patrikhanesi, Antakya  Patrikhanesi ve Gürcistan Patrikhanesi de bu konseye katılmadılar. Daha önce katılmayacağını açıklayan Sırp Kilisesi ise son anda karar değiştirerek katıldı ve bu suretle 14 Ortodoks kilisesinin 10’u bu konseye katılmış oldular. Çok sayıda Vatikan temsilcisi din adamının da katıldığı konseyde Papa Francis’in yolladığı bir mektup okundu ve Papa’nın resmi Twetter hesabından 19 Haziran’da konsey için iyi temenniler dileyen bir twet de atıldı.

Konseyin ana başlıkları şöyleydi: Ortodoks Diasporası’nın sorunları, Otonom kiliselerin durumu, Perhiz kuralları, Evlilik ve aile konusunda yaşanan gelişmeler ve sorunlar, Ortodoksların diğer Hıristiyan kiliseleri ile ilişkileri ve Teknoloji ve bilimde yaşanan gelişmelerin  Ortodoks dünyasında yarattığı yenilikler ve sorunlar.
Konseyin sonunda altı ana başlık için oyçokluğu ile imzalanmış uzun karar metinleri açıklandı.

İlgilenen araştırmacılar için İngilizce metinleri: https://www.holycouncil.org/

Yukarıda bahsedilen altı başlığı da içeren, altında katılımcı delegasyonlardaki din adamlarının da imzasının bulunduğu on iki maddelik bir kapanış bülteni Message of the Holy and Great Council of the Orthodox Church” başlığıyla Yunanca, İngilizce, Rusça ve Fransızca olarak yayınlandı.


Bu bültendeki temel satırbaşları şunlardır:
Toplantının başlıca önceliği Ortodoks Kilisesi'nin birliği üzerinde olmuştur. Katılımcılar Dünyanın lehine yapılan dua ayininden sonra çalışmaya başlamışlardır…

Kilise Heterodoks Hristiyanlar ile diyaloğa büyük önem vermektedir. Hıristiyan Dünyası Ortodoks geleneğinin özgünlüğünü bilir. Ortodoks kilise öğretimi, operasyonel deneyim ve inanç değeri önemlidir. Diyaloglarda Ortodoks Kilisesi’nin inanç konularında taviz olmamıştır…

Farklı dinlerde dinler arası diyalog, karşılıklı güven, barış ve uzlaşma tanıtımına önemli katkıda bulunulmuştur. Ortodoks Kilisesi; adam kaçırma, işkence ile ve iğrenç infazlarla insanları inanç değiştirmeye zorlayarak, savaş şiddet, zulüm yapılmasını ve dini toplulukların üyelerinin öldürülmesini kınamaktadır… 

Ortodoks ve diğer Hıristiyanlar eşit vatandaşlar olarak vatandaşı oldukları ülkelerinde kalma hakkına sahiptirler. Bölgedeki tüm insanların korunması için Dünya kamuoyuna hitap ediyoruz. Bizim önderliğimizde tüm tarafların Ortadoğu'da savaşların durması için sistematik çabalar yapmasını diliyoruz…
Özellikle mültecilerin durumunu düşünüyoruz. Her ülkedeki yetkilileri, politikacıları, vatandaşları ve Ortodoks Hıristiyanları mültecilere yardım etmeye çağırıyoruz… 

Batı Kültürü; Hıristiyanlığın silinmez sembolünü bir damga gibi taşır. Kilise; İsa ve O'nun yaşam biçiminin ebediyen geçerli olduğunun önemini vurgulamaktadır…

Evlilik Ortodoks Kilisesi’nde erkekler ve kadınlar arasındaki kopmaz sevgi dolu bir ilişkidir. Aile ise çocuk yetiştirmenin tek garantisidir…

Hıristiyan inanç ve bilim ilişkileri konusunda, Ortodoks Kilisesi bilimsel araştırmanın vesayetini önler ve her bilimsel soru üzerine bir pozisyon almaz. İlahi Yaratılışın bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmak için çalışan bilim adamlarına ise teşekkür eder. Ortodoks Kilisesi, aynı zamanda bilimsel araştırma özgürlüğüne de saygı duyar…

Mevcut ekolojik krizle ilgili manevi ve ahlaki nedenler açıktır. Doğal kaynakları kirleticiler ve iklim değişikliği ile atmosferin kirliliğinin irrasyonel kullanımına yol açan, açgözlülük, hırs ve bencillik önlenmelidir. Tüm gelecek nesiller Yaratanın güvencesinde eşit haklara sahiptirler. Bu nedenle Ortodoks Kilisesi çeşitli ulusal çevre çabalarına aktif olarak kendini adamıştır…

İnsanın temel ihtiyaçları sadece yaşam standartlarının geliştirilmesi veya manevi değerlerin pahasına ekonominin gelişimine bağlı değildir…

Ortodoks Kilisesi siyasete karışmaz ama kilisemiz vatandaşların sorumluluklarının önemli ölçüde iyileştirilmesi için topluma karşı sürekli yol gösterir… Ortodoks Kilisesi, özgürlük, adalet ve diğer hususlarda gençlere, hedef gösterir. Gençler sadece kilisenin geleceği değil yerel ve küresel düzeylerde, dinamik ve yaratıcı unsurlarıdır…

Kutsal Sinod’un bu toplantısıyla modern çok şekilli Ekümenik ufuk açılmıştır. Ortodoks Kilisesi, halklar arasındaki adalet ve barış için çok duyarlıdır… 

Dua…        

Katılımcıların İmzaları…


Rus Patriği Kiril, 17 Haziran’da katılmadığı konsile siyasi denebilecek bir mektup göndermişti. Bulgaristan Patrikhanesi ise bu toplantıya metinlerdeki çelişkiler nedeniyle katılmadıklarını deklare etmişti. Fakat Bulgaristan’daki kaynaklarımızdan aldığımız bilgiye göre; Bartholomeos’un 7 Kasım 2015’te Bulgaristan ziyaretinde yarattığı politik skandaldan ötürü Bulgar Hükümeti’nin, Bulgar Kilisesi’nin bu toplantıya katılmaması yönündeki telkinleri tesirli olmuştur.

Konseyin ardından başta Rusya olmak üzere katılmayan kiliselerin haber kaynaklarında katılımın tam olmamasından dolayı bu toplantının bir “Genel Konsil” olamayacağı şeklinde söylemler yer aldı.